"Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür Eğitim Çalışanlarının Adresi"

"Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür Eğitim Çalışanlarının Adresi"
Dünya tarihine yön vermiş olan fetih olayı özellikle de İstanbul’un fethi,hem siyasi tarih açısından hem de kültür ve medeniyet tarihi açısından değerlendirilmelidir.
M.Ö 7.yy’a kadar bilinen tarihi olan şehrimiz M.Ö 657 yılında Megaralılar tarafından kurulmuş,Byzas adlı komutanın adından dolayı şehre Byzantion adı verilmiş.Atinalıların ve Ispartalıların da savaştığı bu şehir M.Ö 4.yy’da İskender tarafından fetih edilmiş,M.Ö 3yy’da Roma İmparatorluğu tarafından alınmış, imparatorluk başkenti yapıldıktan sonra da Byzantion’a, Konstantinapolis adı verilmiştir.M.Ö 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Konstantinapolis, Doğu Roma İmparatorluğunun başkenti olmuştur.
Stratejik önemi dolayısıyla tarih boyunca Gotlar,Ostragotlar,Bulgarlar,Araplar,Haçlılar tarafından kuşatılmıştır 1261’den sonra da Bizanslıların eline geçmiştir.Osmanlı Devleti kurulduktan sonra Anadolu ve Rumeli yönünde genişlemesi,Anadolu ve Rumeli toprakları arasında kalan Bizansın mutlaka alınmasının zorunlu olması Osmanlıları şehri kuşatmaya mecbur bırakmıştır.Ancak kuşatılmasına rağmen fizibilite çalışmalarının etkin yapılmaması nedeniyle şehir alınmamıştır.1453 yılına gelindiğinde 2.Mehmet’in hocası Akşemseddin’in de teşvikiyle,yeni bir saldırı düzenlemeye karar verilir.Rumelihisarı yaptırılır.Edirne’de büyük toplar döktürülür.İmparator Haliç’i zincirlerle kapatır.11 Nisan 1453 günü kuşatma tamamlanır 20 gün boyunca yapılan çalışmalar sonuç vermez.Şehrin denizden de kuşatılması gereği nedeniyle 70 parça gemi karadan Haliç’e indirilir.
Sabah Osmanlı donanmasını karşısında gören Bizans artık çok geç olduğunu anlar, 29 Mayıs’ta yapılan genel saldırıyla,Akşemseddin’in Fatih Sultan Mehmet’le peygamberimizin hadis-i şerifine mazhar olacağını telkin etmesiyle,Ulubatlı Hasan’ın surlara Türk Bayrağını dikmesiyle fetih ayrı bir anlam kazanmıştır.
Fatih Osmanlı’nın hem Balkanlar’da hem de Avrupa’da ilerlemesi için önündeki engellerin kalkması bakımından önem arz etmektedir.Çağ açıp çağ kapatan bu olay Dünya tarihini de önemli ölçüde etkilemiştir.
Benim bugün kültür başkenti seçilen İstanbul’umuzun fethi ile alakalı olarak unuttuğumuz,düşünemediğimiz hatta böyle olmalı dediğimiz birkaç hususa değinmek istiyorum.
Fetih gerçeğinin farklı noktalarını kavrayabilmek için bazı soruların da cevaplanması gerekmektedir.İstanbul’un fethini başka bir açıdan Osmanlı için gecikmiş bir fetih olarak da yorumlamak mümkün müdür?İstanbul’un fethini sıradan bir işgalden ayıran,onu müjdelenmiş bir fetih kılan hususlar nelerdir?İstanbul’un fethi Avrupa’da hangi “karşı fetih” hareketini başlatmıştır ve bunun İslam dünyası ve Osmanlı üzerindeki etkileri ne olmuştur?
İnsanımızın bu sorulara yüzleştirilmediği,bunun için de son derece heyecanlı konulara dikkat çekilerek fethin arkasındaki inancın gizlenmeye çalışıldığını ve fethin arkasındaki rasyonaliteyi görmemizin engellemeye çalışıldığını görmek gerekir İstanbul’un fethi sadece bir askeri zafer değildir.Gerçekten de fetih deyince aklımıza gemilerin yürütülmesinin gelmesinde,öncekiler açısından bir sıralama sorunu yok mudur?Fetihle ilgili,hareket ve eylem planını,fetih hazırlıklarının aşamalarını,fetihten önce İstanbul’a gelip yerleşen kolonizatör Türk dervişlerinin faaliyetleriyle ilgili son derece önemli bilgileri merak etmemiz gerekmez mi?Azimle bağlanılan bir amacın mutlaka ulaşılacağını örneklemesi bakımından bir değer taşıdığı inkar edilemez;ama gemilerin karadan yürütülmesini ön plana çıkarmak bu başarıyı efsaneleştirerek buharlaştırabilirler.Fetihle ilgili etkin bir kriz yönetimi uygulamasaydı bugün bu fethe belki delilik diyecektin.Sonuçlara bakıldığında hiç de böyle olmamıştır.Azmin neleri yapabileceği ,o günkü çağda kriz yönetiminin nasıl uygulandığı bugün bile en güzel örneklerdir.
Bu fetih aynı zamanda bir medeniyet ve sistem zaferidir.Daha açık söylemek gerekirse “fatihin yaşı” vurgusunda ortaya çıkan ataerkil yorum,yaşamın her alanını kuşatarak,liyakatin,katma değerin,bilgeliğin;genç ve dinamik yolunu kesmiş durumda.Yetkinliğin pekala bu yaşlarda kazanabileceğini unutuyor,başarının gerçekte bir nitelik meselesi olduğunu ismimize sindiremiyor,sonra da eğitim,yönetim gibi birçok alanda yüksek performanslar bekliyoruz.Asıl fetih medeniyet düzeyinde yapıldı.Sağlam bir altyapı vücuda getirilmemiş olsaydı belki de,askeri fethin gecikmeli olarak gerçekleşmesi mümkün olabilirdi ki Bizans gerileme safhasının en ileri noktalarına ulaşmış bulunuyordu ama böyle bir fetih dünya tarihine damga vurmaz,uzun soluklu bir fethe asla dönüşmezdi.
Bu fetih bir kumandanın dehasıyla açıklanamayacak kadar geniş ve yaygın bir hamiyetin,her tarafa kök salmış muazzam bir heyecanın da sonucudur.Çağ kapatan çağ açan bu olayda,orduların gerisinde kurulmuş olan sosyal ve iktisadi refah düzeyini de unutmamak gerekir.Şu halde fetih kavramıyla özdeşleşen İstanbul’un fethi,askeri başarı olmaktan ziyade,güvenlik ,adalet ve hoşgörüyle birlikte ortaya çıkan sağlam bir adalet düzeninin eseridir Fatih Sultan Mehmet’in hristiyan ahaliye can ve mal güvenliği garantisi vermesi,surlara atılan toplar kadar yeni ve tesirlidir.Fetih surların dışından içine doğru değil,içinden dışına doğru yapılmıştır,unutulmaması gereken asıl husus da budur.
Fatih Sultan Mehmet her şeyden önce askeri fatih olmaktan çok sosyal nizam fatihidir.Normal bir işgali “Feth-i mübin” kılan da askeri mücadelenin yerini bu sonuca bırakmasına bağlıdır Fatih,İstanbul’un ruhunu çok önceden fetih etmiştir.Şunu açıklıkla söylemek gerekirse,Fatih İstanbul’un servetinin üzerine konmamış onu hak ettiği mevkiine layık,gerçek bir şehir hüviyetine kavuşturmuştur.Fetihlerden sonra şehirler yakılıp yıkılırken İstanbul için aksi durum ortaya çıkmış İstanbul’un nüfusu yarım yüzyıl içinde Paris’ten sonra ikinci sıraya yükselmiştir.Şehir cazibe merkezi olmuştur.Avrupalıların İstanbul’u elimizden aldınız sitemi Fatih Sultan Mehmet’le İstanbul’u elinizden kurtardık anlayışına dönüşmüştür.Fetih muharebe gücü ve teknolojik kuvvete bağlı bir olay iken Fatih Sultan Mehmet’le beraber bu anlayış yerini sosyolojik ve psikolojik şartlara bırakmak zorunda kalmıştır.
Timur’un Anadolu’ya girmesi fethi yaklaşık 50 yıl geciktirmiş hatta Osmanlının ve İslam dünyasının kaderi üzerinde hayati bir rol oynamıştır Fetih gecikmemiş olsaydı,Endülüs’ün imdat çağrılarına yetişilecek,hristiyan dünyasının büyük idealleri üzerine belki set çekilmiş olacaktı.Timur’un istilası bu gelişmelere fırsat vermemiştir.
Sonuç olarak fethi siyasi ve askeri zaferden çok sosyal,kültürel,psikolojik yönleriyle tahlil etmenin, top ve gülle seslerine fazlaca yer vermeden,gemilerin nasıl yürütüldüğüne olması gerekenden çok kafa yormadan fethi anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmak gelecek nesiller adına önemli bir vazife olacaktır.